Kıbrıs Tarihine bakış

Kıbrıs Adası, çağlar boyunca, tarihin her döneminde çalkantılara sahne olmuştur. Gerek stratejik konumu gerekse doğal zenginliği nedeniyle komşusu olan ülkeler tarafından zaman zaman işgal edilmiş, kurulan kentler ve zenginlikler yağmalanmış, sıkıntılı dönemler yaşanmıştır. Tarih boyunca tüm kargaşalara ve zorluklara rağmen Kıbrıs Adası, kendine özgü tarihi varlığından hiç birşey kaybetmeden ve kültürünü daha da geliştirerek, zenginleştirerek günümüze gelmiştir.
kibris_tarihi_1

Kıbrıs Adasının tarihini inceleyecek olursak, Milattan Önce 7000’li yıllara kadar uzandığını görürüz. İlk yaşam izlerine Neolotik Dönemde rastlanılır ve sonra da diğer çağlar sırasıyla yaşanır. Bu çağlardan günümüze uzanan mezarlardan çıkarılan, taş kaplar, pişmiş toprak kaplar, küçük toprak heykeller, İdollar, takılar, çakmak taşı balta ve silahlar, tunç, demir’den yapılmış ok, bıçak mızrak gibi buluntular günümüzde müzelerde sergilenmektedir.

kibris_tarihi_2

Kıbrıs’ta yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen buluntuların incelenmesi sonucunda, Kıbrıs’ta tarihin, M.Ö. 7.000‘li hatta Tatlısu kazılarından elde edilen buluntularla da 10.000’ li yıllara Paleolitik Döneme kadar uzandığı görülmektedir. Kıbrıs’a, Anadolu’dan ve Suriye’den gelen ilk insanlar genelde kıyılarda Vrysi gibi yerleşim yerleri kurmuşlardır.

kibris_tarihi_3

Kıbrıs ta Kalkolitik Çağ M.Ö. 3500-2300
Kalkolitik Çağda, insanlar ada’da bol miktarda bulunan bakırı çıkarmaya başladılar. Bakırı işlemeyi bilmedikleri için bakır cevherini kesici alet olarak kullanmışlardır. Lapta ve Değirmenlikte bu çağın yerleşim izleri görülür.

kibris_tarihi_4

Kıbrıs ta Tunç Çağı M.Ö. 2300-1050
Kıbrıs’ta, halkın bakırdan tunç elde etmeyi öğrenmesiyle Tunç Çağı başlar. Bu çağ; Eski, Orta ve Geç Tunç Çağı olarak üç devreye ayrılır. Pigades Tapınağı, Tumba Tu Skuru Mezarları, Karmi Tunç Çağı Mezarlığı, Enkomi Tapınağı bu devrin en önemli kalıntılarıdır.

kibris_tarihi_5

Kıbrıs ta Demir Çağı M.Ö.1050 – M.S.395
Bu çağda, tunçtan yapılan aletler ve tunç kullanımı yerine, insanlar demir ve demirden yapılan aletleri kullanmaya başlamışlardır. Demir Çağını; Geometrik Devir (1050-750), Arkaik Devir (M.Ö.750-475), Klasik Devir (M.Ö.475-325), Hellenistik Devir (M.Ö.325-58) ve Roma Devrine (M.Ö.58- M.S.395) ayırabiliriz.

kibris_tarihi_6

Kıbrıs ta Geometrik Devir (M.Ö.1050–750)
Bu devirde, Akalar, Dorlar, Fenikeliler adaya gelerek yerleşip, Soli, Salamis koloni kentleri gibi pek çok krallıklar kurmuşlardır.

kibris_tarihi-7

Kıbrıs ta Arkaik Devir (M.Ö.750-475)
Asurlular, Mısırlılar ve Perslerin egemenlik dönemini kapsar.

Kıbrıs ta Klasik Devir (M.Ö.475-325)
Mısır egemenliğinden Perslere geçen ada, Büyük İskender’in İssos Savaşında Persleri yenmesiyle, Kıbrıs’ta hüküm süren Krallar, Büyük iskender’e bağlanmış ve adadaki Pers egemenliğine son verilmiştir.

Kıbrıs ta Hellenistik Devir ( M.Ö. 325-58)
Pers hakimiyetinden sonra Kıbrıs’ta, Hellenistik Devir yaşanır. tiyatrolar, gimnazyumlar, hamamlar, kral mezarları, heykeller yapılmaya başlanır. Büyük İskender’in ölümünden sonra (M.Ö.318) ise, generallerinin mücadelesi görülmektedir. Bu iç çekişmelerde, Mısır’ı ele geçiren Kral Ptoleme Kıbrıs Adasına da hükmetmeye başlamıştır.

Kıbrıs ta Roma Devri (M.Ö.58- M.S.395)
Kıbrıs, Komutan Marcus Porcius Cata tarafından Roma İmparatorluğu hakimiyetine alındı. Valiler tarafından idare edilen Kıbrıs’ta St.Barnabas Hiristiyanlığı yaymaya başlamıştır. Bu dönemde tiyatro, stadyum, agora, su kemeri, hamam gibi sanatsal yapılar inşa edilmiştir.

Kıbrıs ta Bizans Devri (M.S.395-1191)
Depremlerle yıkılan harap olan şehirlerden Salamis kentini, Bizans İmparatoru Constantius (337-361) yıllarında yeniden inşa edip, adını Constantia olarak değiştirmiştir. Bizans Devrinde, Muaviye komutasında ki İslam akınlarından Kıbrıs’da etkilenmiştir. Adaya akınlar düzenlenince sahil kentleri, içerilere taşınmak zorunda kalmış, Salamis kenti de, Mağusa’ya göç etmiştir. Adanın güvenliği için St.Hilerion , Bufavento ve Kantara Kaleleri inşa edilmiştir.

Bizans İmparatorluğunun zayıflama döneminde, Haçlı seferine çıkan İngiltere Kralı I. Richard (Richard Coeur de Lion) (1184-1191) Kıbrıs’ı alır. Fakat, meydana gelen isyanlar ve savaş masrafları yüzünden adayı, Haçlı Seferlerinde askeri ve dini bir örgüt olarak kurulan Templar Şövalyelerine 100.000 altın karşılığında satar.

Kıbrıs ta Templar Şövalyeleri Dönemi (1191 – 1192)
(The Knights Templar)Çok kısa sürmüştür. Buradaki yaşamı cazip bulmayan ve çıkan isyanlardan dolayı Templar Şövalyeleri adayı Richard’a iade ettiler. Richard ise Kudüs Kralı Fransız asıllı Guy de Lusignan’ı Kıbrıs Krallığına getirdi.

Kıbrıs ta Luzinyan Devri (1192 – 1489)
Kral Lusignan döneminde Lefkoşa başkent olur. Adanın gelişmesini sağlamak üzere halktan vergiler alır. Adanın gelişmesi ve savunmasına büyük harcamalar yapılır. Bu devirde görkemli katedrallar, saraylar, kiliseler, şapeller, manastırlar, konaklar yapılmıştır.

Cenevizliler adaya hakim olmak istedilerse de (1374), sadece Mağusa’ya ulaşarak burada yerleştiler. Memlûk Sultanı Baybarsın 1425 yılından itibaren Kıbrıs’a müdahalesiyle adaya çıkan Memlûk Ordusu, 1426 yılında Kral Janus’u yenerek esir aldı. Kıbrıs Adası üzerinde, Papalık ve İtalyan şehir devletlerinin giriştikleri mücadeler sonucunda Kıbrıs’ın tarih sahnesinde bu sefer Venedikliler görülür.

Kıbrıs ta Venedik Dönemi (1489-1570)
Kıbrıs Kralı II. Jacques’ın 1484 yılında ölmesiyle, beş yıl Kıbrıs’ı idare eden Venedikli Kraliçe Katerina Kornaro, idareyi Venedikliler’e bırakır. Venedikliler Kıbrıs’ı bir Askerî Valiyle yönetirlerse de adayı idare etmekte zorlanırlar. Hastalıklar, doğal afetler, 1491 yılındaki yer sarsıntıları, Venedik yönetimini sıkıntıya sokar. Kral Janus zamanında, Mısır Memluklularına 8000 Duka Altın vergi verilir.

Kıbrıs ta Osmanlı Dönemi (1570-1878)
1517 tarihinde Mısır’ı fetheden Yavuz Sultan Selim, Şam’da Venedikliler ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmayla, Mısır’a verilen 8000 Duka Altınından oluşan vergi bundan sonra, Osmanlılara verilecektir. Böylece, Kıbrıs hukuken Osmanlı İmparatorluğuna bağlanır, Venedikliler ise adanın sahibi olarak kalırlar. Fakat adada üstlenen korsanlar, bölgeden geçen ticaret ve hacıları taşıyan gemilere saldırıyor ve yağmalıyorlardı. II. Sultan Selim zamanında, Kıbrıs Halkının da Osmanlı İmparatorluğuna başvurması üzerine, Şeyhül İslam Ebussuud Efendi, Venediklilerin verdikleri taahhütleri yerine getirmedikleri gerekçesiyle adanın fethedilmesi için bir fetva yayınlar.

kibris_tarihi-8

Kıbrıs’ın fethinde, Başkomutan Lala Mustafa Paşa, Donanma Komutanı olarak da Piyale Paşa görevlendirilmiştir. Osmanlı Ordusu, 2 Temmuz 1570 tarihinde Limasol’u fetheder. 4 Temmuz 1570 ‘de Tuzla, 9 temmuz 1570 ‘de Girne kalesi, 9 Eylül 1570’de Lefkoşa ve 12 Eylül 1570 tarihinde Baf alınır. Osmanlı İmparatorluğu Ordusu Mağusa’yı kuşatır. Mağusa, Osmanlı’nın modern silahlarına karşı uzun süre direnir. Nihayet 1 Ağustos 1571 tarihinde Mağusa’nın fethedilmesiyle, ada tamamen Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içine katılarak fetih tamamlanır.

Osmanlı İmparatorluğu Kıbrıs’ı, iskana açarak, sosyal ve kültürel gelişmeyi sağlayacak mimari eserlerin yapımına girişir ve Adanın azalan nüfusunun artırılması için, Anadolu’dan sanat erbabı kişiler Kıbrıs’a getirilir. Kıbrıs’taki toprak idaresi, Osmanlı İdaresindeki diğer ülkelerde de olduğu gibi vakıflar kurularak gerçekleşmiştir. Osmanlılar, ada da pek çok han, hamam, cami, mescit, tekke, kütüphane, çeşme, su kemeri gibi sanatsal yapılar yapmışlardır. Aynı zamanda, eskiden kalma yapılar da gerekli onarım ve ilaveler yapılarak geliştirilip kullanılmıştır.

1877 yılında Ruslar, Osmanlı İmparatorluğuna savaş açar, 3 Mart 1878 tarihinde Ruslarla, Yeşilköy (Ayestefanos) Antlaşması imzalanır. Bu arada İngiltere, Ruslara karşı Osmanlılara yardımcı olma amacıyla, 4 Haziran 1878 ile 1 Temmuz 1878 tarihlerinde Osmanlılarla gizli antlaşmalar imzalar. Adanın Yönetimi Osmanlılar tarafından geçici olarak 22 Temmuz 1878 tarihinde İngiltere’ye bırakılır. İngiltere, Kıbrıs’ta kaldığı sürece Osmanlı İmparatorluğuna, birinci yıl için 22936 kese altın (87799 İngiliz Sterlini ), ikinci yıl için ise, 92799 Sterlin kira ödemeyi de kabul eder.

Ada da 308 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu Dönemi, böylece geçici de olsa son bulur. Osmanlı İmparatorluğunun, Birinci Dünya Savaşında İttifak Devletleri safında yer almasını fırsat bilen İngiltere, 5 Kasım 1914 tarihinde adayı tamamen ilhak etmiştir. Atatürk’ün önderliğinde yapılan İstiklal savaşının kazanılmasından sonra 23 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşmasıyla, İtilaf Devletlerince resmen tanınan Türkiye Cumhuriyeti, bu anlaşmanın 16, 20 ve 21. maddeleri gereğince Kıbrıs’ın İngilizlere ilhakını kabul etmiştir

kibris_tarihi-9

Kıbrıs ta İngiliz Sömürge İdaresi (1878 – 1960)
Zamanında, adada yaşayan Rumlar, Yunanistan’ın teşviki ve desteğiyle 1931 yılında isyan ederek, adayı Yunanistan’a ilhak etmek istediler. Barışçı yollarla “Enosis”ı gerçekleştiremeyen Rumlar, 1953 yılında “EOKA” terör örgütünü kurdular. 1 Nisan 1955’de yayınladıkları bildiriyle Grivas’ın komutasında ki EOKA örgütü, İngilizleri ve Türkleri düşman kabul edip imha edeceklerini ve amaçlarının, Yunanistan ile birleşmek olduğunu açıkladılar. Önceleri, İngiliz askerlerine ve yerleşik ailelere saldıran Rumlar, daha sonra bu saldırılarına Türkleri’de dahil etmişlerdir. Enosis uğruna birçok masum insan ölmüş, aileler perişan olmuştur.

İngiltere “EOKA”nın üzerine ciddi bir şekilde gitmemiştir. Giderek artan şiddet karşısında korunma ihtiyacı duyan Kıbrıs Türk Halkı 1 Ağustos 1956 tarihinde “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”nı (TMT) kurmuştur. TMT Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakına karşı başarılı mücadeleler yapmıştır. Şiddet eylemlerinin tırmanması üzerine İngiltere, Makarios ve Rum liderlerle “Self-Government” üzerinde anlaşmaya çalışmıştır. Kabul görmeyince, Makarios ve Kipriyanu sürgüne gönderilmiştir. İngiltere, adanın Türk ve Rum tarafları ile birlikte Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından ortak yönetilmesini teklif etmiştir. Bu teklif, Yunanistan tarafından red edilmesine karşın, İngiltere planı uygulamaya koymuştur. Türkiye Temsilcisinin 1 Ekim 1958′ de resmen ve fiilen görevine başlaması sonucu Yunanistan görüşme masasına oturmuştur.

Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması konusunda anlaştılar. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis 11 Şubat 1959′ da 27 maddelik Zürih Anlaşması’nı imzaladılar. Kıbrıs Türk ve Rum Liderleri de 19 Şubat 1959′da Londra Anlaşması’nı imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması üzerine anlaştılar. Bu anlaşmalara göre hazırlanan Kıbrıs Anayasası’nın kabulüyle 15-16 Ağustos 1959 gece yarısı “Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edildi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanıyla Yunanistan “Enosis”, Türkiye de “Taksim” tezinden vazgeçmiş oldu.

Rum tarafından Makarios Cumhurbaşkanı, Türk tarafından Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı yardımcısı seçildi. Cumhuriyetin ilk günlerinden itibaren, Makarios başta olmak üzere pek çok yetkili, Cumhuriyeti Enosis’e (ilhak) giden bir yol olarak gördüklerini bildirmeye başladılar. Cumhurbaşkanı Makarios, 1963 yılında, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sının 13. maddesini tek taraflı olarak değiştirme kararı aldı. Aralık ayında, Türklerin evleri basıldı, kadın, çoluk çocuk öldürüldü. Evler, işyerleri tahrip edilmeye başlandı. Türkler rehin alındı. Ekonomik yönden abluka uygulanmaya başlandı. Birleşmiş Milletlerin Barış Gücü Askerleri, Rum ve Türk bölgeleri arasında süren bu çarpışmaları önlemek amacıyla, 14 Mart 1964 tarihinde adaya gönderildi. Olayların tırmanması üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi, Garanti Anlaşmasının 4.maddesine dayanarak 16 Mart 1964 tarihinde, adaya müdahale kararı aldı. Türk uçakları, 7 ağustos 1964 tarihinde Rumların saldırılarını durdurma ve Erenköy’deki Türkleri kurtarmak amacıyla ihtar uçuşları yaptı. Bu gelişmeler üzerine görüşmeler başlatıldı ama bir sonuca ulaşılamadı. Rum tarafından, Türklere uygulanan idari ve askeri baskılar, artarak devam etti. 15 Kasım 1967 tarihinde, Barış Gücü kuvvetlerine rağmen, Türk’ler baskına uğradı. Grivas komutasındaki Rum ve Yunan Askeri Kuvvetleri, Geçitkale ve Boğaziçi köylerine imha harekatına giriştiler. Ada’ da 28 Aralık 1967 tarihinde, geçici Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu. Türkler teşkilatlandılar. Bu yönetim 20 temmuz 1974 yılına kadar Kıbrıs Türklerini yönetti. 15 Temmuz 1974 tarihinde EOKA’cı Nikos Sampson Makarios yönetimine karşı bir darbe yaptı. Makarios İngilizlere sığınmak zorunda kaldı ve adadan kaçırıldı. Samson’un hedefi, kısa sürede adadaki Türkleri yok etmek ve Türkiye’nin müdahale etmesini önleyerek Enosis’i gerçekleştirmekti. Bu amaçla çeşitli yerlerde yapılan saldırılarda toplu olarak şehit edilen Türkler, Atlılar, Muratağa-Sandallar, Topçuköy, Geçitkale (Köfünye) gibi Toplu Mezarlara gömülmüştür. Bu mezarlara Şehitlik Anıtları yapılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs adasındaki gelişmeleri ve Rumların adım adım Enosis’e giden tutumunu kaygıyla izliyordu. Nihayet Garanti Anlaşmasının 4. maddesine dayanarak, ada’ da Türklere karşı yapılan imhayı önlemek için, 20 Temmuz 1974 tarihinde müdahalede bulunmak zorunda kaldı. O günün Başbakanı Bülent Ecevit adaya çıkan Türk Askerlerinin “Sadece Kıbrıslı Türkler’e değil, Kıbrıslı Rumlara da barış getirdiğini” söylemiştir. Türklerin 12 yıl süren ızdıraplı günleri bitmiş, Türkiye’nin güvencesiyle mutlu bir yaşam ortamı tesis edilmiştir. Ancak Geçici Türk Yönetimi, gerçekleştirilen Barış Harekatından sonra, ada’ da meydana gelen Kuzeyden Güneye Rum göçlerini ve Güneyden Kuzeye Türk göçlerini düzenlemek açısından yeterli olamayınca ve siyasal gelişmeler nedeniyle zorlanınca 1 Ekim 1974 tarihinde Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi kuruldu.

20 temmuz 1974 Barış Harekatı ndan sonra, Türkler ve Rumlar Kuzeyde ve Güneyde ayrı ayrı yaşamaya başladılar. 13 Şubat 1975 tarihinde ise, Otonom Türk Yönetim Kurulu ile Meclisinin ortak toplantısında “Kıbrıs Türk Federe devleti”’nin ilan edilmesi kararı alındı. Bu kararda, 1960 tarihinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sının, Türk Toplumuna sağladığı hakların, Rumlar tarafından sürekli engellenmesi ve Rumlarla bir arada yaşama imkanının kalmamış olması etkili olmuştur. İki toplumun, yan yana fakat ayrı bölgelerde, bir federasyon çatısı altında yaşamaları düşünülmüştür. Türk Federe Devleti Başkanlığına daRauf R. Denktaş getirilmiştir.

Rum Yönetiminin, Kıbrıs’ta tek meşru hükümet olarak kendilerini görmeleri ve Barış Anlaşmaları Toplantılarında alınan kararları kabul etmemeleri, Türk Halkının ortaklık statüsünü reddetmeleri, görüşmeleri sürekli engellemeleri 13 Mayıs 1983 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan çıkarttıkları tek yanlı karar ve Avrupa Konseyi Danışma Meclisinde yaptıkları kabul edilemeyecek çıkışları, Türk Halkının sabrını taşırmış ve Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi karar alarak, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni” 15 Kasım 1983 tarihinde ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, yeni kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyan ilk ülke olmuştur.

1984 tarihinden günümüze kadar, gerek Birleşmiş Milletler nezdinde, gerek garantör devletler ve AB nezdinde, yapılan çözüm çalışmalarının sonucunda, 15 Kasım 2002 tarihinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs’a gelerek taraflarla görüşmüştür. BM Genel Sekreteri, Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Glafkos Klerides’le görüştükten sonra KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’la da bir araya gelmiştir. Annan, Kıbrıs’ta sorunun çözümü için, daha ileri bir adım atılmasını sağlamaya çalışmıştır.

24 Nisan 2004 tarihinde Kofi Annan’ın hazırladığı “Annan Planı “ her iki toplumda referanduma sunulmuştur. Kuzey Kıbrıs’ta % 64.91 Evet, % 35.09 hayır, Güney Kıbrıs’ta %75.83 hayır, % 24.17 evet oyu çıkmıştır. Kuzey Kıbrıs % 64.91 evet oyu vererek Annan planına destek verdiğini ve çözümden yana olduğunu bir kez daha göstermiştir.

23 Nisan 2003 tarihinden sonra Güney ile Kuzey arasında bazı kapılar karşılıklı olarak açılarak iki tarafta yaşayanların gidip gelmeleri sağlanmıştır. Bu davranış iyi bir niyetin önemli göstergesi olmuştur.

KIBRIS TARİHİ

Kıbrıs 1571′de Türk toprağı olmuştur. Fetihten hemen sonra 2 Eylül 1572′de çıkarılan bir fermanla çoğu Karaman’dan bir kısmı da Antalya Beyşehir Seydişehir Akşehir Niğde Ürgüp Akdağ Bozok kazalarından gönderilen 20.000 Türk Kıbrıs’a yerleştirilir. Ayrıca belli zamanlarda bazı sebeplerle çok sayıda Türk aşireti Kıbrıs’a sürgüne gönderilmiştir. Bunların adları Şamlu Kara Hacılu Eski Yürük Kiseoğlu Şeyhlü Senedlü Batralı Çıblaklı Gedikli Toslaklı Cirid ve Saçıkara’dır. Dirimlü ve Kaçar Halil aşiretlerinin adları da resmi belgelerde geçmektedir. Buselioğlu ve Şeyhlü aşiretlerinin ise Kıbrıs’a ulaşmadan geri döndükleri ve Anadolu içlerine yerleştikleri belirtilmektedir. Bu günkü Kıbrıs Türkleri 16. yüzyılın sonlarında Kıbrıs’a yerleşen bu Türkler’in torunlarıdır. B u göç ve sürgünlerin sonunda 1777′de Türklerin sayısı Hıristiyanların sayısını 10.000 aşmıştır.
kaynak: GeldiK Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarihçesi / Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarihçesi hak – GeldiK

1878′de başlayan Kıbrıs’taki İngiliz hakimiyeti 1914′te ilhaka varır. 1923 Lozan Anlaşması’ndan sonra sayıları 300.000′i aşan Kıbrıs Türkü Kıbrıs’tan Türkiye’ye iltica eder ve Silifke Anamur Antalya Alanya gibi bölgelere yerleşirler. Aynı dönemde Kıbrıs Türkleri’nden bazıları da İngiltere’ye göçmüştür. Bu gün 50-60 bin civarında Kıbrıs Türkünün İngiltere’de yaşadığı tahmin edilmektedir. Kıbrıs’taki Türk nüfusu 1960′tan önce 120.000 olarak tespit edilmiş ve Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimine bu esasa göre iştirak etmişlerdi. 1963 yılında başlatılan jenosit ve uygulanan baskılarla Türkler’in bir kısmı İngilere’ye ve Avustralya’ya çok az bir kısmı da Almanya’ya göç etmiştir. 1969 yılında yapılan nüfus sayımından en az 10.000 Türk’ün bu göç döneminde Ada’dan ayrıldığı anlaşılmaktadır. 1969 nüfus sayımında Türk nüfusunun Lefkoşe Magosa Larnaka Limasol Baf Girne merkez ve çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir.

Son olarak 1989′da yapılan nüfus sayımına göre Kıbrıs’ta 162.676 Türk yaşamaktadır. Bu gün bu sayının 180.000′e ulaştığı tahmin edilmektedir.

Yunan-Rum ittifakı Kıbrıs üzerindeki emellerinden hiç bir dönemde vazgeçmemiştir. 1955′te başlayan Ada’yı Rumlaştırma ve Yunanistan’a bağlama politikası 1974′ün 15 Temmuzunda durdurulmuş ve 15 Kasım 1983′te 3.335 km²’lik bir bölgede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Başkenti Lefkoşe’dir. İdari açıdan Gazimagosa Güzelyurt ve Girne olmak üzere üç kazası daha bulunmaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen Kıbrıs üzerinde oynanan oyunlar son bulmamıştır. Kıbrıs halen Türkiye’nin en başta gelen dış politika meselelerinden birini teşkil etmektedir.

KKTC Tarihi

KKTC Tarihi

kuzey-kibris-turk-cumhuriyeti-bayragi

Ada eski çaglarda Hititler’den Eski Mısırlılar’a ve Antik Yunanlar’a birçok medeniyetin yönetimine girmistir. M.Ö. 58 yılında ada Romalılar tarafından alınmıs ve 350 sene boyunca Roma İmparatorlugu kontrolünde kalmıstır. 395’te Bizans İmparatorlugu’nun bir parçasialan adada halk Putperestlikten yavas yavas Ortodoksluk’a kaymıstır. 1191 yılında Aslan Yürekli RichardÜçüncü HaçliSeferi sırasında adaya yerlesmis ve daha sonra adayiTemplar sövalyeleri’ne satmıstır. 1192 yılında adayisatın alan Guy de Lusignan ve soyu 1489’da Venedikliler’in adayialısına kadar Kıbrıs’iyönetimi altında tutmuslardır.

Osmanli İdaresi ve İngiliz Dönemi

1571 yılında Osmanlılar adayifesetmisler ilk Türk yerlesimciler adaya bu tarihde gelmeye baslamıslardı. Bu gün ada da yasayan Kıbrıs Türkleri’nin (Barıs Harekâtı’ndan sonra Türkiye’den gelenler hariç) soyu bu Osmanliidaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir. 1571 tarihinden 1878′e dek Osmanliyönetiminde bulunan Kıbrıseyalet statüsünde olmustur. Hatta bu zaman diliminde Anadolu’da Akdeniz kenarındaki baziliman sehirleride Kıbrıs Eyaleti’ne baglanmıstır. 1877 – 1878 yıllariarsında gerçeklesen ve tarihte 93 Harbi olarakta biline Osmanlı-Rus Savasisonrasında OsmanliDevleti’nin Ruslar karsısındaki yenilgisi üzerine Ruslara karsifazla ödün vermemek amacıyla İngilizlerin istegi üzerine ada 92000 altına Britanya İmparatorlugu’na kiralandı. Osmanlimülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte yönetim tamamen İngilizlere geçti. İngilizler adayiyönetmek için “Komiser” tayin ettiler. 1914′de basayan Birinci Dünya Savası’nda Osmanlı’nın İngiltere kasısında ki Almanya’nın yanında savasa girmesi üzerine İngiltere adaya tamamen el koydugunu açıklayıp adaya vali tayin etti. Hem Birinci Dünya Savası yıllarında hem de Kurtulus Savası yıllarında İngiltere’ye bagliolmaya devam eden Kıbrıs adası Türk Kurtulus Savasisonrasında 1923′de imzalanan Lozan Barıs Antlasması’nın 20. Maddesi geregince İngiltere’ye ilhak edildi. 1925 yılında Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı. 1931′den itibaren Rumların Enosis isyanibasladı Rumlar İngiliz valisinin konagıniyakınca İngiliz politikasisertlesti. Türk cemaati Enosis’e karsioldugunu açıkladı. 1939′da Almanya’nın Polonya’ya saldırısiile baslayan İkinci Dünya Savası’nda İngiltere Ortadogu’nun kontrolü için stratejik önemi olan adayielinden kaçırmamak için özerklik vaadinde bulunacagıniyaymasına ragmen Rumlar amaciise Enosis’di. 1943 yılında Kıbrıs AdasiTürk AzınlıgiKurumu (KATAK) kuruldu. Yalnız İngiltere güdümlü yapısinedeniyle gelisememesi üzerine Doktor Fazıl Küçük1944′de Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu. İkinci Dünya Savası’nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi egilimi yaygınlasınca Kıbrıs Rum Ortodoks Liderligine 18 Ekim1950′de basına Makarios III seçilmesi ile yogun bir kampanyaya giristi. Yunanistan Hükûmeti 1954′de Birlesmis Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının (Self-determinasyon) Kıbrıs için de uygulanmasiyolunda basvuruda bulundu. Türkiye’nin karsiçıktıgibu istek ve Birlesmis Milletler’ce de reddedildi. Yunan terör örgütü EOKA1 Nisan1955’de adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatısmasibasladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayikabul etti ve 29 Agustos’ta Londra’da İngiltere ve Yunanistan’ın katıldıgitoplantıda Türkiye de temsil edildi. Konferans devam ederken EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya baslamasikarsısında İstanbul’da ki mitingler kontrolden çıktı. Daha sonralari6-7 Eylül Olayları diye anılacak olan yagma ve tahribat Türkiye’deki Rumlar kadar diger azınlıklarida zarar gördü. İngiliz Hükûmeti karısıklıkların bas kıskırtıcısisıfatıyla Baspiskopos Makarios’u 1956′da Seysel Adaları’na sürdü. sumb arması]] Birlesmis Milletler’de Türkiye ilk kez taksim tezini açıkladı. İngiltere askerî üssünün kalmasikosuluyla self-determinasyon’u kabul etmeye yanastı. NATO arabuluculuk görevini üstlenince EOKA geçici olarak ateskes ilan etti; Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım1957′de Türk Mukavemet Teskilatı kuruldu. 1958 yılında gündeme gelen MacMillan Planı’na göre Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Toplulugu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da baglara sahip olmasına karar verildi.

Zürih ve Londra’dan dogan yeni devlet Kıbrıs Cumhuriyeti

İki halk arasında baslayan çarpısmalar sonucu Rumların savundugu Enosis ve Türklerin savundugu Taksime karsibir orta yol olarak adanın bagımsızlıgifikri dogmustu. Bu fikrin İngiltere Yunanistan Türkiye ve ABD tarafından benimsenmesinden sonra İngiltere Basbakanive üç devletin dısisleri bakanlarının katılımıyla 11 subat1958′de Zürih Antlasması ve 19 subat1959′da da Londra Antlasması imzalandı. Bu anlasmaların altına İngiltere ve iki anavatan yanında adadaki her iki toplum da esit statüde iki kurucu ortak olarak imza attı. Londra ve Zürih Anlasmalarına uygun olarak hazırlanan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile buna bagliKurulus İttifak ve Garanti Antlasmaları’nın 16 Agustos1960’da yürürlüge girmesi ile iki uluslu bagımsız Kıbrıs Cumhuriyeti dogmus oldu. Bu fonksiyonel federatif bir ortaklık cumhuriyetiydi. Egemenlik ve bagımsızlık iki ulusal topluma ortaklasa verilmisti. CumhurbaskanılıniRum lider Makarios’un yaptıgiyeni cumhuriyetin cumhurbaskan yardımcısiTürk toplumu lideri Fazıl Küçük’tü.

1960′dan 1974′e

1960′da kurulan cumhuriyet tam bir ortaklık cumhuriyeti idi. Her iki toplumada nüfuslarına göre hern kurumda yeterli temsil hakkına sahipdi. Lakin Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaskaniMakarios 30 Kasım 1963’de aralarında anayasanın degismez maddelerininde bulunddgu 13 maddeden olusan anayasa degisiklik önerilerini sundu. Bunlar arasında Kıbrıs Türkü olan Baskan Yardımcısı’nın veto hakkının ortadan kaldırılması; Temsilciler Meclisinde ayriçogunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çogunlukla alınması; ayribelediyelerin ortadan kaldırılmasigibi maddeler de bulunmaktaydı. ABD BaskaniKennedy Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi ve Türkiye tek taraflidegisiklikleri kabul etmeyecegini bildirdi. Kıbrıs Türkleri’nin de reddi üzerine Kıbrıs Rumları 21 Aralık1963’te Kıbrıs Türklerine karsiada çapında saldırıya geçerek önceden Yunanistan’la isbirligi içerisinde hazırlanmıs ve ada Türklerini 24 saat içerisinde yok etmeyi amaçlayan Akritas Planıniyürürlüge koydular. 21 Nisan 1966 tarihli Patris Gazetesi’nde yayınlanan bu plana göre Türk halkisindirilerek ada Yunanistan’a baglanacaktı. 21 Aralık 1963’te EOKA Akritas Planı’nın silahlieylem safhasıniuygulamaya koydu. KanliNoel adiverilen bu haftada EOKA yüzlerce Türk’ü öldürdü binlercesini yaraladiBu gelismeler ısıgında 27 Aralık 1963’te bir İngiliz komutasında üç garantör ülkenin askerleri barısikoruma kuvvet adialtında adada göreve basladı. 30 Aralık 1963’te Rumların saldırılarının durdugu yere Lefkosa’nın Türk ve Rum Kesimlerini ayıran Yesil Hat çizildi. 1964 Ocagında Londra’da üç garantör ülke ve adadaki toplum liderlerinin katıldıgibir konferans düzenlensede fakat olumlu bir sonuç alınamadı. 4 Mart 1964 yılında BM Güvenlik Konseyi 186 sayılikarariile Kıbrıs Hükûmeti’nden siddeti ve kan dökülmesini önleyecek kararlar almasıniistedi. Bu kararla birlikte ilk defa Rum Yönetimi Kıbrıs Hükûmeti olarak tanınmaya basladı. 4 Nisan 1964’te kontrolü karar mekanizmalarında artık Türklerin bulunmadıgiKıbrıs Cumhuriyeti’ne verilen BM Barıs Gücü adada göreve basladı. 4 Nisan 1964’de ise Makarios Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlasmalaritek yönlü olarak feshettigini açıkladı. Bu olaylar neticesinde yüzlerce Türk’ün öldü veya yaralandı 103 köyden 30 bin Türk göçmen durumuna geldi Türklere ait ev ve mallar tahrip ve talan edildi. Bu saldırılarla aynianda Kıbrıs Türkleri devlet mekanizmasının bütün organlarından dıslanırlar ve 1960 yılında kurulan ortaklık cumhuriyeti yerine tamamen Rumlar’dan olusan bir devlet olustu. 1967’de Rum saldırılaritekrar basladı. Yunan ordusunun 15 bin askeri gayri resmî olarak adaya yerlestirildi. Türklere karsisürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan basbakanlariarasında düzenlenen toplantibir sonuç vermeyince Türkiye askerî müdahalede bulunacagıniaçıkladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucusu ve İlk Cumhurbaskanı Rauf Raif Denktas TBMM hükûmete müdahale yetkisi verdi. Türk uçaklariKıbrıs üzerinde uçmaya basladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuguyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi saglanınca Türk harekâtidurduruldu. Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktas gizlice adaya gitti. Denktas Yunanlılarca tutuklandiama Türkiye ve ABD’nin baskısıyla iade edildi. Kıbrıs’ta nihai amaç Enosis’ti ama bunun kimin tarafından ve hangi yoldan gerçeklestirilecegi konusunda Makarios’la Cunta birbirlerine düsmüslerdi. 15 Temmuz 1974′de gerçeklesen darbe ile Makarios’u destekleyen Akel ve Edek mensuplarikatledilerek iktidara el konuldu ve geçici bir süre için Nicos Samson Cumhurbaskanlıgı’na getirildi. Adadaki İngiliz üssüne sıgınan Makarios Kıbrıs’iterk etmek zorunda kaldı. Durumu görüsmek üzere New York’a giden Makarios 19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde konusma yapmak yaptı. Bu konusmasında Makarios EOKA-B’yi terörist örgüt olarak niteleyerek bunu Yunanistan’ın yönettigini ve Kıbrıs’ta darbe yaparak adayiisgale yeltendigini resmen açıkladı. Darbe ile Rumlar tarafından gerçeklestirilen Türk ve Rum katliami20 Temmuz 1974′de gerçeklesen Kıbrıs Barıs Harekâtiile son buldu.

Ayse tatile çıksın

Dönemin Türkiye BasbakaniBülent Ecevit adadaki Yunan isgalini önlemek amaciile müdahaleye karar verdikten sonra 1960 Antlasmalarına göre üç garantör devletten biri olan İngiltere ile birlikte müdahale etmek amacıyla görüsme yapmak için 16 Temmuz1974’te İngiltere’ye gitti. Fakat İngiltere böyle bir harekâta sıcak bakmadı. Bunun üzerine Türkiye hükûmeti 1960 Garanti Antlasması’ndan kaynaklanan tek yanlimüdahale hakkınikullanarak 20 Temmuz1974’te Barıs Harekatınigerçeklestirdi. “Ayse tatile çıksın” Ecevit’in İngiltere’den aldıgiyanıt üzerine Ankara’ya telefon açtıgında kullandıgive müdahalenin baslamasınibelirten bir sifreydi. Yapılan I. ve II. Harekât sonrasında bugünkü KKTC sınıriYesil Hat’a göre belirlendi. Türkiye’nin 1974 yılında adaya gerçeklestirmis oldugu müdahalenin uluslararasianlasmalardan kaynaklanan yasal bir zemine dayandıgive isgal olarak kesinlikle tanımlanamayacagigerek Avrupa Konseyi’nin 29 Temmuz 1974 tarih ve 573 sayılikararı gerekse de Atina Yüksek Mahkemesi’nin 21 Mart 1979 tarihinde aldıgi2658/79 sayılikararla tescil edilmistir. Avrupa Konseyi 573 sayılikararının 3. maddesinde;denmektedir. Atina Temyiz Mahkemesi ise karında;demektedir.

Kıbrıs Türk Federe Devleti

15 Temmuz 1974′de gerçeklesen darbe ve bunun sebebiyet verdigi olaylariizleyen aylarda Cenevre Konferansı yapılmıs ve bu Konferans’ta Kıbrıs’ta fiilen iki ayriözerk idarenin bulundugunu üç garantör ülke olan Türkiye Yunanistan ve İngiltere tarafından kabul edilmistir. Ancak 1974’te kurulan ve Cenevre Deklerasyonu’nda varlıgiteyid edilen Otonon Kıbrıs Türk Yönetimi Kıbrıs Türkleri’nin ihtiyaçlarınikarsılamaya yeterli degildi. Yeni dogan özgürlük ortamında Kıbrıs Türkleri’nin politik ekonomik sosyal ve idari ihtiyaçlarınikarsılamak ve Kıbrıs’ta ileride kurulacak iki kesimli federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne zemin hazırlamak için Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi 13 subat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak yeniden düzenlenerek Fazıl Küçük tarafından ilan edildi. 1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti 1963’te Kıbrıs Türklerinin idare dısına atılmalariile baslayan ve önce Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi seklinde gelisen bir sürecin sonunda ortaya çıkmıstır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin İlani

Kıbrıs Rumları’nın kendilerini 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamiolduklarıniiddia etmeleri nedeniyle Kıbrıs Türkleri ile yapılacak anlasmalara yanasmamalarive Kıbrıs Türk Halkiüzerine izolasyonlariyogunlastırmalariüzerine Self-determinasyon hakkınikullanan Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi 15 Kasım1983′de oybirligi ile aldıgibir kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan ettigini dünyaya duyurdu. KKTC’nin kurulus bildirgesini kurucu cumhurbaskaniRauf Denktas okudu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması Rum tarafının Yunanistan’ın ve bazidevletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti. Güvenlik Konseyi 18 Kasım’da aldıgibir kararla bagımsızlık kararınikınadı. Türkiye Bagımsızlık kararisonrasında KKTC’yi ilk ve tek tanıyan ülke oldu. Türkiye’ye yakın bazidevletler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımanın esigine gelmislerdi ki ABD ve İngiltere’nin baskılariile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs1984’te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılikarariile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıniayrılıkçibir hareket olarak tanımladı.

Atlılar Köyü Katliamı

   Magosa’nın 15 km uzağında tamamen Türklerle meskun bir köydü Atlılar. Ancak Rum caniler geldi. ve 27 Türk’e mezar oldu. Atlılar toplu mezarı 21 Ağustos 1974 tarihinde ortaya çıkarıldı 15 Ağustos 1974 günü kurşuna dizilen kadın-erkek çoluk-çocuk 57 Türk çukura üst üste atılmış ve üzerleri buldozerlerle kapatılmıştı.


ATLILAR KÖYÜ ŞEHİTLERİMİZİN LİSTESİ
Tülay Süleyman (27)Şifa Hasan Kara Hüseyin (60)Hasan Süleyman (9)Nadir Hasan Kara Hüseyin (24)Kemal Süleyman (6)Meral Hasan Kara Hüseyin (20)Okkan Süleyman (3)Fatma Kamil Meriç (26)Ayşe Hasan (55)Vedia Kamil Meriç (6)Narin Hasan (15) Yonca Kamil Meriç (4)Kıymet Hasan (20)Ozan Kamil Meriç (3)Gürhan Ali Çerkez (12)Hakan Kamil Meriç (2)Betül Hüseyin (12)Kağan Kamil Meriç (12)Mualla Ali Faik (28)Fatma Mehmet Naci (50)Gülden Ali Faik (4)Şükran Mehmet Naci (22)Özlem Ali Faik (2)Soncan Mehmet Naci (14)Selden Ali Faik (16 günlük)Erünsal Mehmet Naci (10)Fatma Tahir (40)Nazım Hüseyin (6)Emine Tahir (18)Şadiye Şadan (48)Emine Hasan Muhammet (29)Ülkü Şadan (22)Ahmet Hasan Muhammet (3) Fatma Şadan (19)Bahire Hasan Muhammet (3)Rahme Cemal (65)Hasan Kara Hüseyin (68)

KKTC Genel Bilgileri

Kuzey Kıbrıs’a hava ve deniz yolu ile ulasmak mümkündür.

 Herhangi bir pasaport veya resmi kimlik belgesiyle Kuzey Kıbrıs’a gelinebilir. Üç aydan fazla sürede kalacakların KKTC Muhaceret Dairesi’ne basvurup vize almalarigerekir. Kuzey Kıbrıs’a gelen turistlerin sahsi esyalarına ve gıda maddelerine gümrük uygulamasiyoktur. Turistler beraberlerinde 400 sigara karsılıgitütün veya puro ile bir sise alkollü içki ve parfüm getirebilir. KKTC’de bulunan Arkeolojik ve Tarihi Eserlerin KKTC’den çıkarılmasiyasaktır. Kuzey Kıbrıs’a hava ulasımiErcan veya Geçitkale Havalimanlarından yapılmaktadır.Havayolu ile Türkiye’ye İstanbul ve Ankara’ya hergün İzmir Antalya ve Adana sehirlerine ise haftanın belirli günlerinde seferler mevcuttur. Türkiye dısındaki ülke seferleri İstanbul İzmir ve Antalya üzerinden yapılmaktadır. Denizyolu ile Girne ve Gazimagusa olmak üzere iki deniz limaniüzerinden Mersin ve Tasucu’na seferler mevcuttur. Yaz döneminde Girne-Alanya-Girne seferleri yapılmaktadır.

Gazi Magusa

Kentin çekirdegini kıyıdaki lagünün çevresine Mısır KraliII. Ptolemy Phiadelphus’un (İÖ 285-247) kurdugu ve karısının adıniverdigi Arsinoe denilen bir yerlesmenin olusturdugu söylenmektedir. Daha sonra kentleri 648 yılında Arap korsanlaritarafından yagmalanınca Arsinoe’ye göç eden Salamisliler Arapların bulamamasiumuduyla buraya Ammakhostos ya da “kumlara gizli” adınivermislerdir. Bugünkü Famagusta (Gazimagusa) sözcügü de buradan türetilmisti.

Famagusta’nın asıl gelismesinin ada 1191 yılında haçlıların eline geçtikten sonra gerçeklestigi görülmektedir. Bu tarihten sonra kent hacıların Kudüs’e gidip gelirken mola verdikleri bir durak haline gelmistir. Hristiyanlıgın kutsal topraklardaki son kalesi Akra da 1187 yılında Eyyubiler tarafından alınınca son Hristiyan sövalyeleri soylular ve tüccarlar Famagusta’ya göçmüs ve kutsal topraklara dönecekleri günü beklemeye baslamıslardır. Papalıgın Hristiyanların dinsizlerle alıs veris etmesini yasaklamasından sonra Kıbrıs limanlariSuriye limanlarının yerini almıs ve Batıliülkeler ekonomik çıkarlarınikorumak için Famagusta’da ticaret kolonileri kurmuslardır. Her ne kadar bu çıkar kavgasisonunda Cenevizlilerin zaferiyle bitmisse de sonu gelmeyen kanlimücadele Famagusta’yitüketmis ve nüfusunun büyük bir kısmikenti terketmisti. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçtiginde kent yıkıntihalinde idi.

Venediklilerin gelisiyle kentte yeni bir insaat hamlesi basladı. Ancak bu onu güzellestirmeye degil yaklasan Osmanlitehlikesine karsisavunmaya yönelikti. Deniz tarafındaki tabyalar Martinengo tabyasive Kara Kapısı’nın Ravelin denilen tabyasibu sırada insa edilmistir. Bu ara surların dısına 46 metre genisliginde bir hendek açılarak içi su ile doldurulmustu. Ancak kalın surlarive tabyalariyeterli olmayacak ve kent 1571 yılında zorlu bir kusatmadan sonra Osmanliordusuna teslim olacaktı.

Gazimagusa’da görülebilecek oldukça fazla sayıda turistik ve tarihi yer mevcuttur. Bunlar Lala Mustafa PasaCamii Salamis Harabeleri Osello Kulesi Canbulat Müzesi Sinan Pasa Camii Namık Kemal Hapishanesi çesitli kilise ve manastırlar mevcuttur.Gazimagusa’nın önemli turistik yerlerinden baziseçmeler sunlardır:

LALA MUSTAFA PAŞA CAMİ

St. Nicholas Katedrali Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından biri olarak bilinmektedir. Lüzinyan’lar döneminde 1298-1312 yıllariarasında yapılmıstır. Önündeki tropik incir (Ficus Sycomorus) agacının insaat basladıgizaman dikildigi ve katedral ile yasıt oldugunu söyleyenler vardır. 1571 yılında cami haline getirilene kadar adanın krallariönce Lefkosa’daki St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kraliolarak sonra da kutsal topraklara daha yakın oldugu için Famagusta’da Kudüs Kraliolarak taç giyerlerdi.

Katedralin en güzel ve en iyi korunmus olan Baticephesinin mimarisi Fransa’nın Reims Katedrali’nin ön yüzünden etkilenmistir. Bu cephede ortadaki girisin üzerinde Gotik stilde islemeli essiz bir pencere yer almıstır. Avlusundaki 16. yüzyıl Venedik galerisi günümüzde sadırvan olarak kullanılmaktadır. Girisinin iki yanındaki yuvarlak pencerelerin üzerinde bir Venedik armasigörülmektedir. Oynayan hayvanlar ve çelenklerle süslü kabartmanın Salamis’teki bir Roma tapınagından geldigi sanılmaktadır. Katedralin içinde orta nefin yan neflerden tonozla bir tavanida tasıyan iki sıra sütunla ayrıldıgigöze çarpar. Apsıti Kıbrıs kiliselerinin çogunda oldugu gibi Dogu üslubunda yani üç bölmelidir. Yukarıdaki gülpencereler veya sivri kemerli ince uzun pencereler çok iyi korunmus durumdadır. Batiyönünde ve yanda iki ufak sapel yer almıstır.

OSELLO KULESİ

Osello Kulesi olarak bilinen bu kale ilk olarak 14. yüzyılda Lüzinyan’lar tarafından limanisavunmak amacıyla insa edilmistir. Etrafiderin bir hendekle çevrili idi. Koruduu Deniz Kapısı Kara Kapısiile birlikte surlarla çevrili kentin iki ana girisinden biriydi. 1492′de Venediklilerin Girne’de yaptıklarigibi bu ortaçag kalesini de bir topçu tabyasına dönüstürdükleri görülmektedir. Kalenin girisinin üzerinde asıliVenedigin amblemi olan Saint Mark’ın kanatliaslan kabartmasının altında kaleyi bu hale getiren kaptan Nicolo Foscarini’nin adiyazılıdır. Leonardo da Vinci’nin 1481 yılında Kıbrıs’ta iken Venediklilere kentin savunma sistemi hakkında tavsiyelerde bulundugu söylenmistir.

Kale kulelerden ve topçu bataryalarıyla biten koridorlardan olusmustur. Genis avlusunun bir yanında insa edilmis olan yemekhane ve üstündeki yatakhane Lüzinyanlardan kalmadır. Kalenin avlusunda duran topların bir kısmiOsmanlı bir kısmiİspanyol yapımıdır. Demir gülleler toplara tas gülleler de mancınıklara aittir.

Kalenin bugünkü adı ada bir İngiliz sömürgesi iken kullanılmaya baslanmıstır. Sheakespeare’in ünlü tragedyasının bir bölümü “Kıbrıs’ta bir liman kentinde” geçer ve tragedyanın kahramaniOsello bir “Moor (Faslı)” olarak tanıtılır. Yazarın adanın o dönemde Venedikli valisi olan ve sadece soyadının anlami”Moor” olan Christophoro Moro’nun adıniduydugu ve yanılarak onun bir Faslioldugunu düsündügü sanılmaktadır.

Kara Kapısibir ravelinle korunmustu. Burada geçitler ve top yuvalarına ek olarak bir sapel ve zindan olarak kullanılan yer altiodalaribulunmaktadır.

Deniz tarafındaki Venedik dönemine ait arsenal Canbulat Burcu olarak bilinmektedir. Söylentiye göre Osmanlikusatmasisırasında Canbulat Bey bu giristeki döner çarka atıyla birlikte saldırarak islemez hale getirmis ve sehit düsmüstür.

SALAMİS

Antik Salamis kentinin Truva savasından dönen Teucer tarafından insa edildigine inanılmaktadır. Roma İmparatorlugu döneminde imparatorlugun dogusundaki en büyük ticaret merkezi olarak Salamis bilinmektedir. Milattan sonra 4. Yüzyılda bir deprem Salamis’i tamamıyla yıkmıstır. Bundan sonra İmparator Costantin tarafından yeniden insa edilmis ve Costantia adınialmıstır. 648 yılında kent Arap istilacılar tarafından bir kez daha harap edilmis ve o tarihten sonra onarım görmemistir. Kıbrıs adasının en güzel kumlu plajlarından birinin yanında bulunan Salamis antik kenti kısmen ormanlık bir alan içerisinde yer almaktadır. Kıbrıstaki en büyük amfi tiyatro olan kentteki tiyatro spor alanı hamamlar ve pazar alaniziyaret edilebilir.

Lefkosa

Çok eski bir kurulus tarihi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bassehri olan Lefkosa daha çok Lüzinyan’lar devrinde gelismistir. Türk ve Rum kesimlerini ayıran yesil hatla ikiye ayrılmıs olan sehrin kuzey bölümünde Türkler oturmaktadır. Lefkosa’nın etrafında Türklere karsisavunma maksadiile 1567 yılında Venedikliler tarafından kalın ve yüksek surlar yaptırılmıstı. Onbir burcun yeraldıgibu surlar tüm Lefkosa’yiçevrelemektedir. simdi Rum kesiminde kalan ve Konstanza diye bilinen burcun üzerinde Kıbrıs’ın Türkler tarafından fesi sırasında sehit düsen Bayraktar’ın türbesi ve Bayraktar Cammi yapılmıstır. Cami ile türbe 1963′te baslatılan Rum saldırılarisonucu Rumlar tarafından yakılmıs ve yıkılmıstır. Lefkosa Ortaçag ve daha sonraki devirlerde yapılan eserler bakımından zengin bir sehirdir. Bu eserler arasında Gotik mimari ve Osmanlimimari tarzının en güzel örneklerini görmek mümkündür.

Üçyüz yıldan fazla Türk idaresinde kalmıs olan Kıbrıs’ın diger sehirlerinde oldugu gibi eski Lefkosa’da da bariz bir Türk sehri karakteri vardır.

Lefkosa’nın görülebilecek yerleri arasında Barbarlık Müzesi Bedesten Haydar Pasa Camii Selimiye Camii Etnografya Müzesi Büyük Han Kumarcılar Hanı Büyük Hamam Dervis Pasa Konagiyer almaktadır. Lefkosa’nın önemli turistik yerlerinden bazılarisunlardır :

BEDESTEN


Selimiye Camisi’nin güneyinde yer alan Bedesten XIV. Y.Y.’a tarihlenen Gotik mimari tarzında insa edilmis olan bir kilise yapısıdır. Yapı Venedik hakimiyeti döneminde St. Nicholas Kilisesi adialtında Ortodokslar tarafından metropolit binası Osmanlihakimiyeti döneminde ise bazidegisiklikler yapılarak kapaliçarsive hububat deposu olarak kullanılmıstır. Bu dönemde (1573) yapının ismi Bedesten olarak degistirilmistir. Kuzey kapısı Gotik mimarinin ayakta duran en güzel örneklerinden birisidir. Kapının üstünde Orta Çagın asil ailelerine ait armalar yer almaktadır. Yan yana iki kiliseden meydana gelen yapiiçerisindeki bir odada Ömeriye Camisinden getirilen Orta Çaga ait mezar taslariile Osmanlidevrine ait ahsap bir tavan teshir edilmektedir.

BARBARLIK MÜZESİ

Bu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru BinbasiDr. Nihat İlhan’ın esi ve üç çocugu Binbasının alaydaki görevinde oldugu bir sırada korunmak için sıgındıklaribanyo odasında cani Rumlar tarafından kahpece ve acımasızca 1963 yıliNoelinde sehit edilmistir. Bu bina daha sonra müzeye çevrilmistir. Bu müzedeki duvar panolarında sergilenen fotograflar 21 Aralık 1963′te baslayan Rum Katliamisonucu sehit olan kadın genç ihtiyar masum kardeslerimizin; evleri ve köyleri yakılıp yıkılmak suretiyle göç etmeye zorlanan soydaslarımızın öyküsünü yansıtmaktadır.

HAYDAR PAŞA CAMİSİ

XIV. yüzyılda Lüzinyan’lar tarafından gotik tarzda yapılmıs olan bir kilisedir. Kiliseye dıstan bakıldıgizaman mimarinin en göze çarpan yaniduvarın içine çekilmis olan ve yukaridogru daralan ayaklardır. Bu ayakların arasına dar ve uzun pencereler yerlestirilmistir. Kilisenin üç girisi bulunmaktadır. Güney kapısının ince bir tas isçiligi vardır. Kapisövesinin (kasasının) üstünde üç tane Lüzinyan armasının kabartmasivardır. Batikapısibu kapıdan biraz daha büyük olup mimarisi aynıdır. Kuzey girisi öteki girislerden daha sadedir. Bative Kuzey kapılarında ejderha kabartmalarivardır. Kıbrıs 1571 yılında Osmanlıların eline geçtikten sonra yapıya minare ve minber (mimber) eklenerek camiye çevrildi ve yapının adiHaydar Pasa Camisi olarak degistirildi. Lefkosa’da St. Sophia Katedrali’nden sonra (Selimiye Camisi) sanat açısından tarihi degere haiz ikinci bir yapıt olarak St. Caserina Kilisesi (Haydar Pasa Camii) gösterilmektedir.

SELİMİYE CAMİSİ

1209-1326 yıllariarasından Lüzinyan döneminde insa edilmistir. İlk olarak St. Sophia Katedrali olarak kullanılan yapiOsmanlıların adayiele geçirmesinden sonra camiye çevrilerek cami olarak kullanılmaya baslanmıstır. Selimiye Camii Kıbrıs’taki en güzel tarihi yapılardan biri olarak görülmeye degerdir.

BÜYÜK HAN

1572 yılında Kıbrıs’ın ilk OsmanliValisi olan Muzaffer Pasa tarafından insa ettirilen iki katlibir moteldir. Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen seklinde odadan olusmustur. Ortasında küçük bir cami vardır. Bu yapiAnadolu’da bulunan Osmanlidevri çarsiiçi is merkezleri yapısındadır.

BÜYÜK HAMAM

Büyük Hamam olarak bilinen Türk HamamiLatin’lerin St. George Kilisesinin harabeleri üzerine insa edilmistir. Giristeki yay seklindeki kapibu harabelerden kalmadır. Hamamın iç yapısiklasik Osmanlimimarisi özelligindedir.

Girne

Girne Kuzey Kıbrıs’ın incisi ve gözbebegidir. Kent ile çevresi adanın en gözde tatil beldesidir. Bazisöylentilere göre kent M.Ö. X. yüzyılda Akalar tarafından kuruldu. Kurucularikente ülkelerindeki bir dagın adiolan Kyrenia adıniverdiler. Baska bir söylenti ise M.Ö. IX. yüzyılda buraya yerlesenlerin ticaret kolonileri kuran Fenike’liler oldugudur. Kentin adiRoma kaynaklarında Corineum olarak geçmektedir. Kentin tarihi adanın tarihi ile ayniolup Bizans döneminde birkaç kez Arap korsanlaritarafından yagma edildi. Kentin en ilginç tarihi eserlerinden bir tanesi Girne Kalesi’dir. Liman boyunca Türk mutfagına ve ülkemize özgü yemekler yanında diger yemekleri de sunan lokantalar barlar ve açık hava kafeteryalarivardır. Girne’de görülebilecek yerler arasında Girne Kalesi Beylerbeyi St. Hilarion Kalesi Hz. Ömer Türbesi Batık Gemi Müzesi Bufavento Kalesi Barıs ve Özgürlük Müzesi Halk SanatlariMüzesi çesitli kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Girne’nin önemli turistik yerlerinden baziseçmeler sunlardır:

Hz. ÖMER TÜRBE VE MESCİDİ

Kıbrıs’taki önemli ziyaret ve adak yerlerinden bir tanesi Hz. Ömer Türbesi’dir. Yapı Girne’nin yaklasık 4 km dogusundaki Çatalköy’ün kıyiseridinde bulunmaktadır. Hz. Ömer Türbesi’nde adlaribilinmeyen 7 İslam mücahidinin türbesi bulunmaktadır. Türbeler Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ile altiarkadasına aittir. Bunlar simdiki türbenin yanında sehit oldular (M.S. 647). Cesetleri buradaki bir magaraya gömüldü. Bazisöylentilere göre türbedeki yedi mezarın Kıbrıs’ta İslamiyet’i pekistirmek için “Makam Türbesi” olarak yapıldıgidogrultusundadır. Bazisöylentilere göre ise de Osmanlıların Kıbrıs’ifesi üzerine magaradaki ceset kalıntılariçıkarılarak bugünkü yerlerine defnedilmislerdir. Daha sonra buraya bu türbe ile mescit yapılmıstır. Bu nedenle türbeye Hz. Ömer adiverilmistir. Hz. Ömer Türbesi 1963 Rum saldırılarından sonra isgal edilerek talan edilmisti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk’lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıstı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelligini kısmen de olsa yitirmistir.

BEYLERBEYi

Girne’nin 4-5 km dogusunda yer alan mütevazi bir köydür. Köyün nüfusu yaklasık 500 civarındadır. Manzarasiçok güzel olan ve sakin bir yer oldugu için Latince adından da anlasılacagigibi “huzur yeri” olarak adlandırılır. Beylerbeyi denince insanın aklına hemen güneyindeki manastır gelmektedir. Bir kayalık üzerine kurulan manastırın bugünkü adiFransızca “Abbaue de la Paix”den (Barıs Manastırı) türemistir. Gotik sanatının bir saheseri olan manastır Yakın Dogu’daki örneklerinin en güzeli olarak bilinmektedir. Beyaz Manastır olarak ta bilinen yapı burada kalanların giydikleri beyaz giysilerden dolayiböyle isimlendirilmistir. Bellapais’in ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs’ü ele geçiren Selahaddin Eyyubi’den kaçıp Kıbrıs’a göçeden Augustinian mezhebi rahipleri oldugu bilinmektedir. Manastırın ilk yapımi1198-1205 yıllariarasında olmustur. Günümüzde ayakta kalan yapının büyük bir bölümünü Fransız KraliIII. Hugh (1267-1284) insa ettirmistir. Adanın Osmanlılara geçmesinden sonra manastırın icraatlarına son verilmis ve kilise Rum ortodokslara devredilmistir. Bugün manastırın bir çok bölümü harabe haline gelmistir. Manastıra kale kapısigörünümündeki burç seklinde mazgallibir geçitten girilmektedir. Giris kapısından sonra ön bahçeye varılmaktadır. Bundan sonra yer alan kilise manastırın en eski bölümü olmakla beraber orjinal sekli ile iyi korunmus bir durumdadır.

St HİLARİON KALESİ


Kale bugünkü ismini Kudüs’ün Araplar tarafından zaptından sonra Kıbrıs’a göç eden ve ömrünün son yıllarıniburada ibadetle geçiren bir azizden almıstır. Daha sonradan 10. yüzyılda buraya bir kilise ve manastırın yapıldıgigözlenmektedir. Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St. Hilarion Kalesi ikiz bir burun üzerine insa edilmistir. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M.S. 10. yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karsiadanın savunmasive kontrol edilmesi için kullanılmak üzere insa edildigi sanılmaktadır. Bununla birlikte aynigaye ile insa edilen Bufavento Kantara ve Girne Kaleleri ile çagdas (aynizamanda) oldugu tahmin edilmektedir. Kalenin Bizans yapısioldugu ve İngiliz KraliArslan Yürekli Richard’ın 1191 yılında adayiisgal ettiginde var olduguna dair bilgiler günümüze kadar gelmistir. Buna ragmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II. Frederik’in Kıbrıs’a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir.

Kalenin etrafıniçeviren daire seklinde 500 metre uzunlugunda duvarlar ve 9 burç insa etmislerdi. Kale her birinin kendi sarnıci(su deposu) ve erzak depolariolan üç ana bölümden olusmaktadır. Bunlardan birincisi en alçakta kurulmus olan AsagiKale atlarla askerler için yapılmıstır. Ana girisi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile baslamaktaydı. Orta Kale’de manastır alanive Aziz’in yeri bulunmaktadır. YukariKale’de ise saray odaları kral sarayive mutfak bulunmaktadır. 1489′da adayiele geçiren Venedikliler kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı’ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmislerdi. Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıstı. 1964′teki Rum saldırılariüzerine kalenin stratejik konumunu degerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleserek tekrar savunmaya geçtiler. 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüstür.

Hz Ömer Türbesi 1963 Rum saldırılarından sonra isgal edilerek talan edilmisti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk’lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıstı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelligini kısmen de olsa yitirmistir.

GİRNE KALESİ

Girne kalesi Akdeniz kıyılarında Orta Çag’dan bu güne kalan etkileyici kalelerden biridir. Girne’nin kuzey dogusunda yer alan kale limana hakim durumda ve dikdörtgen planda insa edilmistir. Antik kaynaklar kaleden ilk kez İngiltere KraliArslan Yürekli Richard’ın M.S. 1191 yılında Üçüncü Haçliseferine katılırken Kıbrıs KraliIsak Komnen’i yenerek Kıbrıs’iele geçirmesi üzerine bahsetmektedir. Kalenin kesin yapım tarihi bugüne dek saptanamamıssa da kale içiyle çevresinde yapılan arastırmalar bizlere kalenin M.Ö. III. ve II. yüzyıllarda yapıldıgınigöstermektedir.

Ülkemizde var olan nadir kalıntılardan Girne Kalesi’nin Kıbrıs’a yapılan sürekli Arap akınlarına karsiBizanslılarca Girne’yi savunmak için insa edildigi varsayılmaktadır. Girne kalesi Lüzinyan döneminde çesitli degisikliklere ugradı. Vedenikliler zamanında son seklini aldive günümüze kadar o sekliyle gelmistir.

1570 yılında Osmanlılar tarafından kusatılan kalenin sakinleri kalenin gücünü denemeden teslim olmuslar bu sayede kalenin günümüze kadar saglam olarak kalmasında bilmeden önemli bir rol oynamıslardır. Osmanlidöneminde kalenin asma köprüsü yıkılarak yerine bu günkü yeni köprü yapılmıstır.

1946 yılından sonra kale bir ara polis koleji olarak ta kullanılmıstır. Daha sonra İngilizler tarafından ayaklanan Rumlarihapsetmek amacıyla hapishane olarak kullanılan kale 1974 Kıbrıs Barıs Harekatıyla Türk’lere geçmistir.

BUFAVENTO KALESi

Bufavento Kalesi St. Hilarion ve Kantara Kaleleri ile birlikte adayiArap akıncılarına karsisavunmak için olusturulan uyarizincirinin bir parçasıdır. Kale çok rüzgarlibir tepeye kuruldugu için “rüzgardan korkmayan” anlamına gelen “Bufavento” adınialmıstır. Kalenin tam yapım tarihi bilinmemekle birlikte Arslan Yürekli Richard Kıbrıs’iele geçirdigi zaman bahsi geçmektedir. Bazisöylentilere göre kendini Kıbrıs Kraliilan eden İsak Komnenus’un kızibu kaleden çıkara Richard’a teslim olmustu. Bufavento’nun da adadaki diger kaleler gibi bir zamanlar Kıbrıs’ta hüküm sürmüs bir kraliçeyle ilgili bir öyküsü vardır. Kıbrıs Templar sövalyelerinin egemenligine girdigi zaman cüzzamlibir Bizans prensesi ve aynihastalıga yakalanan köpegi vardı. Prenses ile köpegi Bufavento kalesine kapatılmıslar idi. Bir süre prenses köpeginin derisinin yavas yavas iyilestigini fark etmis. Bunun üzerine prenses köpeginin her sabah kalenin asagılarında bir kaynakta yıkandıgınigörüyor. Böylece prenseste her sabah bu kaynaga gidiyor ve yıkanıyor. Tamamen iyilestikten sonra kaynagın bulundugu yere bugün Ayios Ionnis Chrysostomos Manastıriolarak bilinen tapınagın ilkini yaptırmıstır.

Kale 1382-1398 yıllariarasında hapishane olarak kullanılmıstı. Bu dönemde kalenin adiAslan satosu idi. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçince kale eski önemini yitirmisti. Venedikliler adanın savunmasiiçin daha çok deniz kenarındaki kalelere önem vermislerdi.

BATIK GEMi MÜZESİ

Girne Kalesinde sergilenen batık günümüze kadar ele geçen gemi batıklariarasında en eskisi olarak bilinmektedir. Akdeniz’de İskender’in ölümünden sonra kurulan Helenistik Krallıklara ait donanma gemilerinin dolastıgidönemlere aittir. İlk olarak 1965 yılında bir sünger avcısitarafından Girne kıyılarından 1.5 km açıkta suyun 3 metre derinliginde farkedilmis Pennsylvania Üniversitesi tarafından çıkarılan bu batık bugün müzede ziyarete açıktır. Bu müze Girne Kalesi’nin dogusunda bulunan Lüzinyan devri muhafız odalarının düzenlenmesi sonucu 3 Mart 1976 tarihinde ziyarete açıldı.

Akdeniz’de seyretmis olan bu yaslitekne M.Ö. 300 yıllarında açık denizde tutuldugu fırtına nedeniyle batmıstır. Batıkta ele geçen badem kalıntılarına uygulanan karbon 14 testleri M.Ö. 288 tarihini vermistir. Geminin yapıldıgikeresteye uygulanan karbon 14 testleri ise geminin M.Ö. 389 yılında yapıldıgını baska bir deyisle battıgizaman 80′li yaslarda oldugunu göstermektedir. Gemide bulunan esyalar geminin bir ticaret gemisi oldugu ve son seferinde dört kisilik bir mürettebatioldugunu göstermektedir.

Güzelyurt

Kıbrıs adasının kuzeybatısında bulunan Güzelyurt turunçgil bahçeleriyle çevrili adigibi güzel bir yerlesim birimidir. Çok verimli topraklaribulunan Güzelyurt’ta portakal greyfurt karpuz kavun ve çesitli sebzeler yetistirilmektedir. Turunçgillerin çogu ihraç edilmekte bir kısmiise meyve suyu yapılarak içerde tüketilmekte ve gene meyve suyu olarak ihraç edilmektedir. Lefkosa’nın 74 km uzagında gene adanın kuzeybatısında bulunan Lefke’de Güzelyurt gibi turunçgilleriyle tüm dünyada ünlü bir kentimizdir. Su kaynaklarive toprak sayesinde verimli bahçelerinde dünyanın en lezzetli turunçgilleri yetistirilmektedir. Güzelyurt ve Lefke’de görülebilecek önemli turistik yerlerden baziseçmeler sunlardır:

SOLİ


Soli M.Ö. kurulan 9 Kıbrıs krallıgından birisidir. Soli’nin tarihi M.Ö. 700 yıllarına ait ve Asurluların haraç aldıklarikentleri içeren bir listeye kadar izlenebilmistir. Bu listede kentin adiSi-il-lu olarak geçmektedir. Soli’de günümüze kadar kalabilen eserlerin basında bir harabe seklinde bulunan Soli Bazilikasive sonrada restore edilmis bulunan Soli Tiyatrosu’dur.

SOLİ BAZİLİKASI

Yüzyılın ikinci yarısında yapıldıgisanılmaktadır. Kıbrıs’ta insa edilen ilk kiliselerden olup kendine özgü yanlarivardır. 200 metre uzunlugundaki bazilika üç kapılibir giris ve giris mekanıyla baslıyordu. Bunu dört tarafisütunlarla çevrili ve çesmesi olan bir avlu izliyordu. Bundan sonra gelen gene üç kapılibir giris ve narteksten sonra asıl kiliseye giriliyordu. Hristiyanlık geleneginde Soli Saint Mark’ın Saint Auxibus tarafından vaftiz edildigi yer olarak kabul edilmistir.

SOLİTİYA TİYATROSU

Soli Tiyatrosu ise Roma’lılar döneminde bir zamanlar ayniyerde bulunanYunan tiyatrosunun yerine yapılmıstır. M.S. 2. yüzyılın sonu ile 3. yüzyılın basından kalmadır. Seyircilere ayrılan yarım daire seklindeki oturma sıralarının oldugu bölüm kısmen tepenin kayasına oyulmustur. Burasiortadaki orkestra denilen kısımdan kireç tasibloklardan yapılmıs alçak bir duvarla ayrılıyordu. Aslında kapasitesi 4000 olan oturma yerleri günümüzde yariyüksekligine kadar restore edilmistir. Sahne binasiiki katliolup mermerle kaplive heykellerle süslü idi. Günümüzde görülebilen kısım sahne binasının üzerine insa edildigi platformdu. Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerinde İsis ve Afrodit’e adanmıs bir tapınagın izlerine rastlanmıstır.

MAMAS MANASTIRI

Mamas Manastıri18. Yüzyılda insa edilmis bir manastırdır. Söylentilere göre St. Mamas vergilerini ödemeyi red etmis bunun üzerine yöneticiler kendisini yakalamak ve cezalandırmak üzere askerlerini gönderdiler. Fakat baskente giderken Mamas bir kuzunun pesinde bir aslan görmüs kuzuyu kollarına alarak aslanın sırtında baskente girmis. Bunu gören Bizans yöneticisi çok etkilenmis ve Mamas’ın vergilerini ve cezasınibagıslamıs. Bundan dolayiSt. Mamas vergi ödeyenlerin azizi olarak bilinmektedir.

21 Aralık Kumsal Katliamı

21 Aralık Kumsal Katliamı
Kumsal Baskini

Kumsal Lefkosa Türklerin yasadigi güzel bir semtimizdir. Kumsal 1963 Kanli Noeli‘nde harekete geçen Rum-Yunan ikilisinin canavarlasarak Türk Alayi’ndan Binbasi Dr. Nihat Ilhan’in banyo odasina saklanan üç yavrusunu ve hanimini hunharca vahsice ve barbarca katlettikleri bir semtimizdir.
Kibris Türkü için bir Türk Binbasisinin ailesi ve çocuklarinin barbarca katledilmesinin acisi ve izdirabi hep ayri olmustur. Çünkü Kibris Türkü için 1960 anlasmalarina dayanarak gelen Kibris Türk Kuvvetleri Alayi bir gün bizi kurtarmaya gelecek kahraman Türk Ordusu’nun öncü birligiydi.

Rum-Yunan vandalları Kibris Türkü’nün bu duygu ve düsünceler içinde oldugunu biliyorlardi.

“Biz Türk Alayi’na mensup bir binbasinin hanimini ve çocuklarini bile Öldürebiliriz.. Bize ne Türkiye ne de Türk Ordusu hiçbir sey yapamaz…”

Iste Kibris Türkü’ne bu mesaj verilerek çökertilmek ve teslim alinmak isteniyordu.

Arastirmaci-Yazar Ahmet Tolgay Kumsal baskinini söyle anlatiyor:
“(…) 24 Aralik gecesi Lefkosa’nin bati mahallesi Kumsal’ a yapilan baskin Yunan Alayi’na mensup subaylarin ve askerlerin de katliama bilfiil katildiklarini belgeleyen kanitlar birakti. Saldirganlarin geri çekilirken terk ettikleri malzeme arasinda Yunan subay sapkalari Yunan ordusuna ait çelik basliklar ve NATO’ya ait bazuka mermileri vardi.

1963 Kanli Noeli’nde Lefkosa’nin Kumsal semtinde Türk Alayı Doktoru Binbasi Nihat ilhan‘in evine baskin yapan Rum-Yunan askerleri banyo odasina siginan esi Mürüvvet (37) ve çocuklari Murat (6) Kudsi (4) henüz 6 aylik olan Hakan makineli tüfeklerle delik desik ederek öldürülmüslerdir. Iste Anadolu; Iste Kibris… Aralarinda hiçbir fark yoktur. Yarimcali Nuri de Kibris’taki Murat Kudsi ve Hakan yalniz ve yalniz Türk olduklari için öldürülüyorlardi!..

Kumsal baskinini “Terczepilos” kod adli bir Yunan subayi yönetti. Bölgede ikamet eden Ermenilerin çagrisi ve yardimiyla gerçeklesen bu baskinda Kanlidere yatagindan Türk bölgesine sizan 150–160 çeteci; çevreyi kursun yagmuruna tutup Türk Mücahitlerin yaklasmasini engelleyen Severis Un Fabrikasi’ndaki makineli yuvalarinin korumasi altinda katliam planini gerçeklestirdi. Kumsal bölgesinde yillarca Türklere kapi komsulugu yapan Ermenilerin bölgenin savunmadan yoksun oldugunu telsizle Rumlara Dindirdikleri daha sonra TMT tarafindan belirlenecekti. Genellikle Kumsal Kösklüçiftlik ve Arabahmet bölgelerinde oturan Ermeniler bu hainliklerinin ortaya çikmasindan sonra Rum bölgesine kaçmak zorunda kalacaklardi. Rum çeteciler Kumsal bölgesinden çekilirken kadin erkek yasli ve çocuk ayirimi yapmaksizin yüzlerce Türkü de dipçik darbeleriyle önlerine katip götürmüslerdi. Kaçirilan Türklerin bir bölümü kursuna dizildi.” (1)


Katliamin Yapildigi Ev Barbarlık Müzesi Oldu

Kumsal’da Binbasi Dr. Nihat Ilhan’in ailesinin katledildigi konut müzeye çevrilmistir. Barbarlik Müzesi’ni ziyaret edenlere verilen brosürde katliam söyle anlatiliyor:
“Gün 24 Aralik 1963. Türklere karsi Rumlar tarafindan baslatilan saldirilar üç gündür artan bir hizla Kibris’in her tarafinda devam ediyor. Savunmasiz kadinlar yasli erkekler ve çocuklar vahsice öldürülüyorlardi. Kanli saldirilarin kötüsüne Lefkosa’nin Kumsal semti sahit olmustu.
Bu evde Kibris Türk Alayi Doktoru Binbasi Dr. Nihat Ilhan’in esi ve üç çocugu binbasinin Alay’daki görevinde oldugu bir sirada korunmak için sigindiklari banyo odasinda cani Rumlar tarafindan kahpece ve acimaksizin sehit edilmislerdir. Iste Rum barbarligina güzel bir örnek sayilan bu olaya sahne olmus binada bulunuyorsunuz.

Simdi olay esnasinda bu evde yaralananlardan Hasan Yusuf Gudum’un anlattiklarim dinleyelim.
“24 Aralik 1963 gecesi esim Feride ile komsumuz Binbasi Nihat Ilhan’in evindeydik. Yine komsularimizdan Mora (Meriç)li Ayse Hanim kizi Isin ve Ayse Hanimin kiz kardesi Növber de bizimle beraberdi Aksam yemegi yiyorduk. Ansizin Kanli Dere tarafindan eve kursun yagmaya basladi. Kursunlar yagmur gibi yagiyordu. Bulundugumuz yemek odasi tehlikeliydi Çabucak banyo dairesine kostuk. Burasinin daha salim oldugunu düsünmüstük. Dokuz kisiydik Esimden baska herkes banyoya siginmis esim tuvalete saklanmisti. Korku ve dehset içinde bekledik. Dr. Binbasi ‘mn esi bayan Ilhan üç çocugu ile küvetin içine girmis Kutsi Murat ve Hakan’i kucagina almisti. Ansizin sokak kapisinin büyük bir gürültü ile kirildigini isittik Makineli tüfeklerle eve giren Rumlar her tarafi taramaya baslamislardi. Bir ara Rumca bir sesin “Taksim istersiniz ha! diye bagirdigini isittim. Tekrar kursun yagmuru baslamisti. Bayan Ilhan üç Çocugu ile birdenbire küvetin içine yigilmisti. Vurulmuslardi Bu esnada banyo dairesine giren Rumlar silahlarindaki kursunlari tekrar üzerimize bosaltti. Binbasinin çocuklarindan birinin inlemesini isittim ve kendimden geçtim bayilmisim.

Iki üç saat sonra ayildigim zaman Bayan ilhan’in ve çocuklarinin küvette ölü yattiklarini gördüm. Ben ve diger komsular agir yaraliydik. Esime ne olmustu acaba? Derhal tuvalete kostum. Yerde yatiyordu. En vahsi bir sekilde öldürülmüstü.

Sokaktan silah sesleriyle karisik imdat! Yetisin! Bizi kurtaracak yok mu? Feryatlari geliyordu. Çok korkmustum. Rumlarin geri dönüp beni sag birakmayacaklarindan korkuyordum. Yatak odasina geçtim ve karyolanin altina saklandim. Bir saat daha geçmisti. Uzaktan silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Agzim kupkuruydu. Karyolanin altindan çikip biraz su içerek tekrar banyo dairesine geçtim. Bir saat önceki gibi herkes oldugu yerde duruyordu. Yarali olan Ayse Hanim’a ve Növber Hanima da su verdim.

Sabah saat bese kadar banyoda bekledik hiç sabah olmayacak sanmistim. Hepimiz yaraliydik hastaneye gitmemiz gerekiyordu. Növber’le ben yürüyebiliyorduk. Yardim buluruz ümidiyle sokaga çikmaya karar verdik Kösklüçiftlik’e kadar yürüdük. Bizi alip hastaneye götürdüler. Yolda giderken evde daha yaralilar bulundugunu söyledim.

Hastanede üç gün kaldiktan sonra uçakla Ankara’ya tedaviye gönderildim. Ankara’da dört ay tedavi gördüm. Fakat bir kolumu hala kullanamam. Kibris ‘a dönüsümde uçak alaninda Rumlar tarafindan tevkif edildim. Bu anlattiklarimi tutuklulugum esnasinda Rumlara da anlattim. Sonra serbest birakildim.”

Banyoda Üç Çocuk Cesedi

Daily Herald Muhabiri görgü tanigi:
“Bir evde bogularak öldürülen ve bir banyoya atilan 3 çocugun cesetlerini gördüm. Çocuklarin anneleri baska bir odada vurularak öldürülmüstü. Bir Türk bana aci bir ifadeyle ‘Bunu Rumlar yapti’ dedi.” (2)

Banyo Odasi Sanki Mezbahaymis Gibiydi

Daily Mail Muhabiri John Star görgü tanigi:
“… Kusatilmis Türk tarafini dolasmama izin verilmisti. Kumsal bölgesine götürüldüm ve kirik cam parçalan üzerinden yürüyerek bahçesinde portakal agaçlan olan ve etrafta sahipsiz siyah beyaz bir kedi dolasan yesil beyaz bir eve girdim. Bu evin banyo odasi sanki mezbahaymis gibi her taraf kan içindeydi ve banyoda birbirine sarilmis kan içinde üç çocugu ölü bir kadin vardi. Rehberim bu ikinci kadinin ve çocuklarin seçkin bir Türk’ün ailesi oldugunu ve Kibrisli Rumlar tarafindan öldürüldügünü söyledi. Türk tarafinda nereye baktiysam her yerde savastan çikmis kasaba oldugunu yansitan trajik isaretler vardi. Kum torbalari nöbetçi pozisyonlari ellerinde silahlar yüzlerinde yorgunluk ifadesi olan kederli insanlar. Yoksullara yardim merkezinde yaralariyla arkalan üzerine yaslanan kadinlar erkekler taniyamadiklari bir dünyaya bos bos dikkatle bakarken anlatiyorlar ‘Onlar dumdum kursunlan kullandilar… Bizim askerlerimiz Ankara’dan gelen hareket etmeme emrine itaat ettiler. Yunanlilar sivil giyindiler ve saldirdilar…” (3)

Gördügümüz Manzara Korkunçtu

Daily Herald Muhabiri görgü tanigi:
“Bugün son bes gündür 2000–3000 kisinin muhasara altinda tutuldugu Lefkosa’nin Türk kesimine gittik. Oraya giden ilk batili gazetecilerdik ve gördügümüz manzara tanimlanamayacak kadar korkunçtu. Halkin içinde bulundugu dehset histen derecesinde idi ki bu da aglamanin çok üstünde korkunç bir seydi Söyleyebilecegimiz sunlardir:
Kumsal’da Irfan Bey Sokak 2 no’lu eve girdik. Evin içi kirk cam parçalari ile doluydu… Ve bir çocuk bisikleti köseye atilmisti.

Banyo odasinda bir grup balmumu heykele benzeyen üstlerinde katledilmis anneleri bulunan üç ölü çocuk vardi. Onun yanindaki odada ise basindan vurulmus bir kadinin cesedini gördük.
Bize bu evin bir Türk Binbasi’sina ait oldugu ve ailesinin ilk olaylar sirasinda saldirganlar tarafindan öldürüldügü söylendi. Olay üzerinden bes gün geçmesine ragmen hala orada yatiyorlardi.

Yaralilarin toplandigi bir merkeze götürüldük. Orada bazi savas kurbanlari ile konustuk. Bir yatakta cigerlerinden vurulmus 26 yasindaki Salahi Salih yatiyordu.14 yasindaki Çetin isimli bir çocuk Rum saldirilari sirasinda midesinden vurulmustu.

1963 Kanli Noeli’nde Lefkosa’nin Kumsal semtinde korunmak için sigindiklari banyo odasinin kapisinin elini simsiki tutarken Yunan Alayi’na mensup askerlerin açtigi ates sonucu bir eli kesilen Türk annesi Növber Hanim’in Fatima Hanim’dan ne farki vardir. Rumeli’de Girit’te Anadolu’da ve Kibris’ta düsman hep ayni düsmandir. Rum-Yunan ikilisinin Kibris’ta gösterdikleri barbarlik Rumeli Girit ve Anadolu’nun devamidir.

Evinde vurulan ve bir eli kesilmis bir kadin vardi. Bir erkek yerde bir plastik oyuncagi sikistiriyordu. Yaninda ise baygin annesi yatiyordu. Biz yüzlerinde bes günlük sakal olan doktorlarla konusurken kan içindeki bir sedye ile yeni bir yarali getirildi. Adam bagiriyordu.
Normalde Rum kesimindeki Lefkosa Genel Hastanesi’nde çalisan ve etkileyici bir görünümü olan bashemsire bayan Türkan Aziz bize kendisinin orada bir evi ve diger Türk hemsirelerin de kalacak kati oldugunu söyledi. Ameliyat için bekleyen bir erkek hasta da orada idi. Sali gecesi hastanedeki isinden döndügünde erkek hasta ile bir hemsireyi oturma odasinda öldürülmüs olarak buldugunu anlatti.” (4)

Suçlari Babalarin Türk Subayi Olmasiydi

Daily Telegraph ve Morning Post Muhabirleri görgü taniklari: “… Bir banyo küvetinde bir anne ve üç küçük çocugunun cesetlerini gördüm. Tek suçlan babalarinin bir Türk subayi olmasiydi.” (5)

Cesetleri Banyo Küvetinde Biraktilar

“Vahsi cinayetlerin belki de en vahsisi Kibris Türk alayi’na mensup Türk askeri doktoru Binbasi Nihat Ilhan’in yasli bir aile ile birlikte oturan karisi ile üç çocugunun katledilmesidir. Silah atislarindan korunmak için banyoya siginmislar fakat saldirgan Rum vahsileri kapiyi kirip açarak kendilerini yamyamca ve barbarca öldürerek cesetlerini banyo küvetinde yigin halde birakmislardir. Ayni evde oturan yasli bir kadin da ayni sekilde katledilmistir. Bu masum ailenin katledilen cesetlerinin bir resmi kitabin sonunda görülebilir. Bu resim olay yerini ziyaret eden yabanci muhabirler tarafindan çekilmis ve gazetesinde genis çapta nesredilmistir.” (6)

“1963 senesinin 23 Aralik’i 24 Aralik’a baglayan gecesinde Lefkosa’nin Kumsal bölgesinde saldiriya geçen Rum çeteciler evlere baskin yaptilar. Birçok Kibrisli Türk’ün can verdigi yaralandigi ve esir alindigi o geceye ait anilan Növber Ibrahimoglu’ndan dinliyoruz. Askeri Doktor Nihat Ilhan’in esi ye çocuklari ile katledildikleri evde ayni gece ayni banyo odasinda olaylarin hepsinin görgü tanigi Növber Ibrahimoglu!
Onu görmeye Meriç köyüne gidiyorum. Tertemiz bir Türk köyü. Caminin yaninda tarif edilen evi hemen buluyorum. Növber Hanim beni karsiliyor. Konusuyoruz:
“1963 Aralik 23′te kiz kardesim kizi ve ben köylümüz olan Yusuf Beylerin evine gittik Kiracisi Mürvet Hanim ‘la da tanisiyorduk Onlarin evinde oturuyorduk Ilk aksamdi. Aniden derenin o tarafindan silah sesleri duyulmaya baslandi. Karanlik basmisa. Hemen elektrikleri kapattik Dr. Ilhan’in esi Mürvet Hanim banyoya saklanalim dedi Ben kiz kardesimin 2 yasindaki kizi ev sahibi Dr. Ilhan ‘in karisi ve 3 çocugu banyo odasina girdik Mürvet Hanim banyonun içine yatti. 3 çocugunu da yanina yatirdi Bu sekilde yatmasini kocasi söylemis. “Eger ates olursa duvardan duvara geçecek kursunlara hedef olmazsiniz banyo sizi korur” demis. Ev sahibinin hanimi tuvalete saklanmisti. Disaridan bagrismalar Rumca “Yasasin Enosis” sesleri geliyordu. Sokak kapisini silahla taradilar. Biz hiç sesimizi çikaramiyorduk evde kimse yok sanilsin diye. Hepimiz ufacik banyo odasinin içine siginmistik Kiz kardesim ufak kizina sarilmis duvarin dibine çökmüstü. Ansizin Mürvet Hanim’in çocuklarindan biri aglamaya basladi. Bu sesi duyunca banyo kapisina ates ettiler. O esnada benim elim de oradaydi elim parçalandi. Kapiyi tekmelediler gelis güzel atese basladilar. Bu arada isigi da yakmislardi. Sonra herhalde hepimizi öldü sandilar baska eve gittiler. Dr. Ilhan’in esi ve çocuklari sessizce can verdiler.

Kiz kardesimin bacagindan giren kursun öbür bacagindan çikmis ve kucagindaki 2 yasindaki kizinin da dizini parçalamisa. Benim elim kanlar içindeydi Ev sahibimiz yaralanmisa. Diger taraftaki tuvaletteki ev sahibinin esi de acimasizca öldürülmüstü. Korkudan yerimizden kipirdanmiyorduk Duvardaki havluyu alip elime sardim. Bilegimi siktim kan akmasin diye. Bürünecek bir battaniye buldum. Kardesim ve kizini içine sardim. Ufak isil acidan agliyordu. Ona sus teyzem sesimizi duyarlarsa hepimizi öldürürler diyordum. Yavrucak biraz susuyor sonra dayanamayip agliyordu. Gün isiyincaya kadar öyle kaldik Sonra ev sahibi ile yürüyerek Kösklüçiftlik’e kadar gittik Bir araba bizi hastaneye götürdü.

Hastanede hemen beni ameliyata aldilar. Son olarak “Elimi kesmeyin” dedigimi hatirliyorum. Sonra uyumusum. Uyandigimda elim bilegimden kesilmisti. Arkadan Türkiye’ye ve Londra’ya tedaviye gönderdiler. O zamandir tek elle yasiyorum.”

Isil Cankan ile konusuyorum. Kumsal’da ki korkunç olayi anlatiyor. O zaman 2 yasindaymis. Annesinden ve teyzesinden duyduklarini anlatiyor:
“23 Aralik 1963′te annem ve teyzem beni alarak daha emniyetli diye komsumuz Doktor Nihat ilhan‘in evine gitmisler. Hanimi ile görüsüyorlarmis. Babam mevzideymis. Mahallede silah sesleri duyulunca isiklari söndürüp evin içindeki kapilari da kilitleyip arkada banyo odasina siginmisiz doktorun karisi ve üç çocugu annem kucaginda ben teyzem ev sahibi ve hanimi Kapilari kirarak bizi bulmuslar. Teyzemin eline isabet eden bir kursunla eli kesildi Ev sahibinin hanimini öldürdüler. Ev sahibi yarali benim dizimi parçalayan kursun annemin dizine saplanmis. Mürvet Hanim Doktorun karisi banyonun içine yatirdigi 3 çocugunun üstüne kapaklanmis. Onlari da öldürmüsler. O feci yerde sabaha kadar beklemisiz. Civardaki evlerde de ölüm olmus. Digerlerini esir almislar. Bacagim 3.5 yil alçida kaldi soguk havalarda agrir.”

Isil simdi çok güzel ve sempatik bir kiz olmus. Bir süpermarket çalistiriyor. Ona bakarken banyonun içindeki o yavrular da yasasaydi simdi böyle yetiskinler olacaklardi diyorum!!!

Nevin Erdogan ile konusuyoruz. Sehit esi. Simdi Sehit ve Malul Gaziler Derneği’nde görevli Sehit ailelerinin tüm izdiraplarini iyi bildiginden onlara yardimci olmak için bu hizmete gönüllü aday olmus. Ona böyle bir çalisma yapmak istedigimi söyledigimde bana çok yardimci oldu. Kendisine tesekkür borçluyum.

“Esim Erdogan Rifat 24 Aralik 1963 günü bizi kontrol etmek için eve geldi. Kumsal baskini oldugu geceydi. 2–3 aile ayni evdeydik. Çok yogun ates vardi. Bu yüzden esim evden görevli oldugu yere gidemiyordu. Isiklari söndürdük biz bir odaya toplandik. Erdogan da av tüfegi ile diger odada kaldi. Rumlar kapiyi taradilar. Karsilikli çigliklar geliyordu. Ben o telasla parmagimi kirmisim hiç fark etmedim. O gece hiç sesimizi çikarmadan sabaha kadar bekledik. Ertesi sabah bizi aramaya geldiler. Esim Erdogan bir Yunanli askeri vurmus ama kendisi de sehit olmustu.

26 yasindaydi ben de 21. Oglum Eser 4 kizim Beste 3 yasindaydi. Esim müzigi çok severdi. Keman ud cümbüs ve darbuka çalardi. Besteler yapmisti. Çocuklarimizin adini da ondan Eser Beste koymustu. Bir daha olursa ona da Nagme adini koyariz diyordu. ‘Ham meyveyi kopardilar dalin sarkisim çok güzel söylerdi Abdulazim Aziz toplulugunda söylerdi

Bu arada Nevin Hanim bize ogluna verilen bir madalyonu gösteriyor. O dönemde Türk Cemaat Meclisi’nde alman bir madalyon verilmisti. Bir de siir var. Behçet Kemal Çaglar yazmis.
Severim ben ancak seni seveni.
Seni derde bogan yas benim yasim.
Yilda iki gün aglatir beni
24 Aralik bir de 10 Kasim
Bu ara Nevin Hanim siirin aslinda son satirda 21 Aralik geçtigini ama oglunun bu tarihi babasinin ölüm günü olan 24 Aralik’a degistirdigim söyledi.” (7)

Dipnotlar:
1) Tolgay Ahmet Kanli Noel s.82–83
2) Daily Herald 31.12.1964
3) Se Times 4.1.1964
4) Daily Herald 1.1.1964
5) Daily Telcgraph Moming Post Gazeteleri
6) Dr. Küçük Fazil Kibris’ta Türk Davasi ve Kibris’ta Rum Vahseti s.34–35
7) Dr. Vehbi Vesile Kapinda Siyah Araba Durunca s.5–10

Niazi’s restaurant

  Niazi’s restoran: Niazi ilk Limasol Kıbrıs 1949 yılında kurulmuştur. İlk olarak yerel halkın hizmet iki bitişik dükkan oluşmaktadır. Yakında ünlü oldu ve iyi İngiliz Kuvvetleri personeli arasında bilinmektedir. 1967 yılında Niazi `ın Limasol yılında yeni binasına taşınmıştır ve bu adanın bütünü içinde ünlü oldu burada 1974 yılına kadar orada görev yaptı. 1974 yılında, o Girne bugünkü yerine tekrar taşındı. Niazi beraberindeki mezeleri, FULL KEBAP ile kömür ızgara kebap kavramını yarattı. Bu tarih için, TAM KEBAB Kıbrıs mutfağı bir marka kavram haline gelmiştir. Niazi bugünü kapsamlı bir kömür ızgara menüsü sunan uluslararası üne sahip bir restoran, ama TAM KEBAB hala ana cazibe olduğunu. Niazi Şimdi de Girne ve Lefkoşa’da dört şubesi faaliyet göstermektedir.

İLETİŞİM ADRESLERİ: 

Kordonboyu St
Dome Hotel karşısı
Girne, Kıbrıs
Tel: +90 392 815 2160
Faks: +90 392 821 2727

Ziya RIZK Cad.
Sıdıka Ersoy Apt.
Girne, Kıbrıs
Niazi Restaurant Menü Take Away - Girne Tel: +90 392 815 8460
Faks: +90 392 821 8461

Niazis s Restaurant & Bar Girne, Kıbrıs karşısında Kordonboyu St Tel: +90 392 815 6555 Faks: +90 392 821 8461

Yenikent Gönyeli
Lefkoşa, Kıbrıs
Mirage Restoran Menü Take Away - Lefkoşa Tel: +90 392 223 8888

Gaziosmanpaşa St
Dereboyu,
Lefkoşa, Kıbrıs
Mirage Restoran Menü Take Away - Lefkoşa Tel: +90 392 228 8855
Tel: +90 392 227 1000
Eğer tablo veya doğum günleri, yıldönümleri ya da gereksinimlerinize göre tarafların her tür gibi herhangi bir özel günlerinde rezervasyon için bekliyoruz.
Ziyaretiniz daha unutulmaz yapmak için bize özel istekler anlatmak için çekinmeyin.

kıbrıs gelinlik mağazası satıcılar

Firmanızı listemize kayıt ettirmek için iletişim adresinden gerekli bilgileri gönderiniz.

           
Gelinlik AYDER GELİNLİK Lefkoşa KKTC 227 33 77
Gelinlik ÇİĞDEM GELİNLİK Gazımağusa KKTC 366 33 15
Gelinlik KUĞU GELİNLİK Lefkoşa KKTC 227 50 47
Gelinlik NİLÜFER MODAEVİ Lefkoşa KKTC 223 44 58- 223 44 55
Gelinlik PINAR GELİNLİK Lefkoşa KKTC 228 89 95
Gelinlik YARİM LTD. Mustafa Ruso Caddesi, 112/A, K.Kaymaklı Lefkoşa KKTC 228 77 19 – 227 94 57
Gelinlik ÜÇER GELİNLİK Lefkoşa KKTC 227 78 56
Gelinlik İMAJ GELİNLİK Lefkoşa KKTC 228 68 83
Gelinlik İMREN GELİNLİK Lefkoşa KKTC 227 28 52
Gelinlik ÖZPERS GELİNLİK Güzelyurt KKTC 714 23 17

Kapalı Bölge Maraş

Maraş (Varosia – Varosha) Kıbrıs Barış Harekatı öncesi Gazimağusa şehrinin en ünlü bölqesiydi. Yapılan anlaşmalar sonrası yerleşim ve iskana kapatılmıştır.

1974 öncesi Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Varosha (Varosia), Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolu altındadır. Birleşmiş Milletler de anlaşmalar qereği maraşda gözlemci statüde asker bulundurmaktadır.İçerisinde BM’in kullandığı bir adet bina bulunmaktadır. Yaklaşık 400 metre ilerisinde ise altı apartman Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından orduevi ve lojman olarak TSK personeline tahsis edilmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile orduevi yanında bulunan kız öğrenci yurdu nda kalan öqrenciler dışında içeriye giriş kesinlikle yasaktır.

Annan Planı’na göre kapalı Maraş, Kıbrıs rumlarına bırakılacaktı. Ancak yapılan refarandumun Kıbrıs rumları tarafından reddedilmesi sonucu maraş hala bizim kontrolümüzde bulunmaktadır.